02.02.2011 Tarihli Danıştay Kararı : Yapı Denetim
T.C. DANIŞTAY 6.Daire Kararı
Esas : 2008 / 3365
Karar : 2011 / 161
Karar Tarihi : 02.02.2011
ÖZET: 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlar başlığı altında ayrıca şantiye şefi tanımı yapılmamış olmakla birlikte 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile uygulama yolu açılan 3194 sayılı İmar Kanunu’nda ara düzenlemelerde şantiye şefinin açıkça mimar ve mühendis olacağı vurgulandığından, anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak dava konusu maddede şantiye şefi olabilecek meslek gruplarının genişletilmesi suretiyle teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personeli de kapsama alacak şekilde tanımlama yapılmasında hukuka uyarlık görülmemiştir.(2709 S. K. m. 124) (4708 S. K. m. 1, 12) (3194 S. K. m. 38, 44) (Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği m. 3, 7, 9, 11, 15, 28, Geç. m. 3)
Davanın Özeti: 5.2.2008 günlü, 26778 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin 3. maddesinin (i) bendinde tanımlanan ve 9. maddesinin 2. fıkrasında sözü geçen <şantiye şefi> ibaresinin, 28. maddesinin 6. fıkrasının ve geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen düzenlemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İmar Kanunu’nun 38. maddesi uyarınca fenni mesuliyeti üstlenebilen ve Yapı Denetim Kanunu uyarınca yapı denetimi faaliyetine katılabilen fen adamının şantiye şefi olarak görev yapabileceği, her inşaatta mühendis veya mimar şantiye şefi bulundurmanın mümkün olmadığı, yönetmelikte şantiye şefinin görev ve sorumluluklarının ana hatlarıyla belirlendiği, diğer hususların genelgelerle düzenlendiği, yönetmelik ekinde yer alan formların tamamen örnek olarak hazırlandığı, günün şartlarına göre değiştirilebileceği, daha önce şantiye şefiyle ilgili 9. madde ve yapı inşaat alanı sınırlamasına ilişkin 11. maddenin iptali istemiyle açılan davada yürütmenin durdurulması isteminin reddedildiği iddiasıyla davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Özlem Şimşek’in Düşüncesi: 05.02.2008 günlü, 26778 sayılı Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin Tanımlar Başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendinde; Şantiye Şefi: Konusuna ve niteliğine göre yapı işlerini yapı müteahhidi adına yöneterek uygulayan, mühendis, mimar, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personel olarak tanımlanmış bulunmaktadır.
Davacı şantiye şefliği düzenlemesini olumlu bulunmakta, ancak eksik düzenleme getirmesi; mühendislerin yerine getirebileceği görevin, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personele verilmesini öngören hükmü nedeniyle Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi ile 9. maddesinin 2. fıkrasında geçen şantiye şefi düzenlemesinin iptalini istemektedir.
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 12. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 09.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 28. maddesinin 5. fıkrasında şantiye şefinin mimar veya mühendis olacağına işaret edilmiş, anılan Kanunun 44. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde de şantiye şefinin mimar ve mühendis olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.
Bu durumda, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlar başlığı altında ayrıca <Şantiye Şefi> tanımı yapılmamış olmakla birlikte 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 12. maddesiyle uygulama yola açılan 3194 sayılı İmar Kanunu’nda ara düzenlemelerde şantiye şefinin açıkça mimar ve mühendis olacağı vurgulandığından, anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak dava konusu Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin 3. maddesinde şantiye şefi olabilecek meslek gruplarının genişletilmesi suretiyle teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personeli de kapsama alacak şekilde tanımlama yapılmasında hukuka uyarlık görülmediğinden, Yönetmeliğin anılan maddelerinin iptali gerektiği düşünülmektedir.
Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrası ile Geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ibaresine gelince;
Yönetmeliğin hizmet bedelinin ödenmesi başlıklı 28. maddesinin 6. fıkrasında, <Yapı denetim kuruluşunca hak edişi tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, bu kuruluş ile birlikte, denetçi mimar ve denetçi mühendisleri, kontrol elemanı ve yardımcı kontrol elemanlarının sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından minha edilir. Ancak, bu işlem, yapı denetim kuruluşunun o yapı bölümüyle ilgili sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.> hükmü, geçici 3. maddesinde, <Yapı denetim kuruluşlarının sorumluluğu altında bulunan ve bu Yönetmelik ile belirlenmiş muhtelif fiziki seviyelerde olan işlerde, söz konusu fiziki seviyelere ait hak edişlerin ödenmiş olması kaydıyla, Yapı Denetim Komisyonu’nca gerekli düzenlemeler Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde tamamlanmak suretiyle, hak edişi ödenmiş seviye nispetinde inşaat alanı yapı denetim kuruluşlarının sorumluluk alanından minha edilir.> hükmü yer almıştır.
Yönetmeliğin yapı denetim kuruluşunun yetki sınırını belirleyen 11. maddesinde, yapı denetim kuruluşunun denetleyebileceği toplam yapı inşaat alanının 360.000 m2’yi geçemeyeceği belirtilmiş, Yönetmeliğin 15. maddesinde de, teknik personelin denetim yetkisi düzenlenen hükümlerle açıklanmıştır.
Anılan hükümler bağlamında, Yönetmeliğe göre yapı denetim kuruluşunun düzenlediği hak ediş raporu ilgili idareye sunulduktan sonra bu yapı bölümünde denetim açısından herhangi bir eksiklik veya kusur yok ise hizmet bedeli yapı denetim kuruluşuna ödenecek ve hak edişin tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, yapı denetim kuruluşunun ve teknik personelin denetim sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından düşülecektir. Aksi bir hesaplama ve uygulama yapı denetim kuruluşunun 360.000 m2’lik işin tamamını bitirmeden, yeni.bir iş alamayacağı anlamına gelir ki bu da ticari alan kapsamında, yapı denetim kuruluşunun varlığını sürdürmesine engel olur. Kaldı ki, hak ediş raporu sonucu denetleyebileceği inşaat alanı miktarından düşülen yapı kısmı ile ilgili olarak yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu devam etmektedir.
Bu durumda, Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrasında ve Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte devam eden inşaatlarla ilgili Geçici 3. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığndan, anılan maddelere yönelik olarak davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ülkü Özcan’ın Düşüncesi: Dava, 5.2.2008 günlü, 26778 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin 3. maddesinin (i) bendinde tanımlanan ve 9. maddesinin 2. fıkrasında sözü geçen <şantiye şefi> ibaresinin, 28. maddesinin 6. fıkrasının ve geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen düzenlemesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Yönetmeliğin 3/i maddesinde şantiye şefinin, konusuna ve niteliğine göre yapım işlerini yapı müteahhidi adına yöneterek uygulayan, mühendis, mimar, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personeli ifade edeceği belirtilmiş, 9. maddede yapım işleri yürütülen şantiyede bir şantiye şefinin bulundurulması mecburiyeti getirilmiş, aynı maddede şantiye şefinin, yapıyı ilgili mevzuat hükümlerine, ruhsat ve eki projelere, denetçi mimar ve mühendis ve yardımcı kontrol elemanlarının talimatlarına uygun olarak inşa ettirmek, yapı denetimi sırasında hazır bulunarak denetimin uygun şartlar altında yapılmasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, kanunun amacının can ve mal güvenliğini teminen, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 12. maddesinde ise, < Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri uygulanır> hükmü yer almıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 38. maddesinin 2. fıkrasında, <Yapıların, mimari, statik ve her türlü plan, proje, resim ve hesaplarının hazırlanmasını ve bunların uygulamasıyla ilgili fenni mesuliyetleri, uzmanlık konularına ve ilgili kanunlarına göre mühendisler, mimarlar ile görev, yetki ve sorumlulukları yönetmelikte düzenlenecek olan fen adamları deruhte ederler.> hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa’nın 124. maddesi uyarınca, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren-kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilirler.
Dava konusu Yönetmelikte şantiye şefi tanımlanarak görev ve sorumlulukları ana hatlarıyla belirtilmiş olup, şantiye şefinin alabileceği iş miktarı ve görev yapılabileceği alanlar çıkarılan genelgelerle belirlenmiştir.
3194 sayılı Kanunun 38. maddesinde, yapıların, mimari, statik ve her türlü plan, proje, resim ve hesaplarının hazırlanması ve bunların uygulanmasıyla ilgili fenni mesuliyetin uzmanlık konularına göre fen adamlarının yapacağı hükme bağlandığından dava konusu yönetmelikte yer alan şantiye şefi ibaresinde ve yapım işleri yürütülen şantiyede fen adamı olan şantiye şefi bulundurulması gerektiğine ilişkin maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişiler sosyal güvenlik açısından mevzuatta tek bir çatı altında toplandığından, davacı, Yönetmeliğin 9. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca şantiye şefinin imzalayacağı sözleşmenin 7. maddesinde, şantiye şefinin sosyal güvenlik bakımından 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi olacağı yönünde bir düzenleme yapıldığı, bu durumun ise, Bağ-Kur kapsamında çalışan bir mühendis ve mimarın şantiye şefliği yapması konusunda tereddüt yaratacağı yolundaki iddiası yerinde görülmemiştir.
Davanın Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrası ile Geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ibaresine ilişkin kısmına gelince;
Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrasında, <Yapı denetim kuruluşunca hak edişi tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, bu kuruluş ile birlikte, denetçi mimar ve denetçi mühendisleri, kontrol elemanı ve yardımcı kontrol elemanlarının sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından minha edilir. Ancak, bu işlem, yapı denetim kuruluşunun o yapı bölümüyle ilgili sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.> kuralı yer almış, Geçici 3. maddesinde, <Yapı denetim kuruluşlarının sorumluluğu altında bulunan ve bu Yönetmelik ile belirlenmiş muhtelif fiziki seviyelerde olan işlerde, söz konusu fiziki seviyelere ait hak edişlerin ödenmiş olması kaydıyla, Yapı Denetim Komisyonunca gerekli düzenlemeler Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde tamamlanmak suretiyle, hak edişi ödenmiş seviye nispetinde inşaat alanı yapı denetim kuruluşlarının sorumluluk alanından minha edilir.> hükmü getirilmiş olup, Yönetmeliğe göre yapı denetim kuruluşunun düzenlediği hak ediş raporu ilgili idareye sunulduktan sonra bu yapı bölümünde denetim açısından herhangi bir eksiklik veya kusur yok ise hizmet bedeli yapı denetim kuruluşuna ödenecek ve hak edişin tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, yapı denetim kuruluşunun ve teknik personelin denetim sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından düşülecektir.
Yönetmeliğin yapı denetim kuruluşunun yetki sınırını belirleyen 11. maddesinde, yapı denetim kuruluşunun denetleyebileceği toplam yapı inşaat alanının 360.000 m2’yi geçemeyeceği belirtildiğinden, hak edişin tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, yapı denetim kuruluşunun ve teknik personelin denetim sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından düşülmemesi durumunda, yapı denetim kuruluşunun 360.000 m2’lik işin tamamını bitirmeden, yeni bir iş alması mümkün olamayacaktır.
Diğer taraftan, hak ediş raporu sonucu denetleyebileceği inşaat alanı miktarından düşülen yapı kısmı ile ilgili olarak yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu devam edeceğinden yapı denetiminden beklenen amacın gerçekleşmesine engel olmayacaktır.
Bu durumda, Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrasında ve Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte devam eden inşaatlarla ilgili Geçici 3. maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince önceden belirlenen 02.02.2011 tarihinde yapılan tebligat üzerine davacı vekili Av. Nurten Çağlar ile davacı yanında davaya katılanın, ayrıca davalı Bayındırlık ve İskan Bakanlığını temsilen Hukuk Müşaviri Suna Kotan’ın geldiği görülerek Savcı Ülkü Özcan’ın katılması ile duruşma yapıldı. Aynı gün Tetkik Hakimi Özlem Şimşek’in açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 5.2.2008 günlü, 26778 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin 3. maddesinin (i) bendinde tanımlanan ve 9. maddesinin 2. fıkrasında sözü geçen <şantiye şefi> ibaresinin, 28. maddesinin 6. fıkrasının ve geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen düzenlemesinin iptali istemiyle açılmıştır.
05.02.2008 günlü, 26778 sayılı Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin Tanımlar başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendinde; Şantiye Şefi: Konusuna ve niteliğine göre yapı işlerini yapı müteahhidi adına yöneterek uygulayan, mühendis, mimar, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personel olarak tanımlanmış bulunmaktadır.
Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin 9. maddesinin 2. fıkrasında; <Yapım işleri yürütülen şantiyede, mühendis, mimar, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip olmak üzere bir şantiye şefinin bulundurulması mecburidir. Yapı müteahhidi, inşaatta görevlendireceği şantiye şefi ile asgari hüküm ve şartları ek-12’de gösterilen form-10’da belirlenmiş sözleşmeyi imzalar. Bu sözleşmenin bir sureti yapı denetim kuruluşuna verilir. Mühendis, mimar, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip olan yapı müteahhidinin şantiye şefliğini üstlenmesi hâlinde, şantiye şefliği için sözleşme akdedilmesi şartı aranmaz. Yapı sahibi ile yapılan sözleşmede bu husus belirtilir.> hükmüne yer verilmiştir.
Davacı, şantiye şefliği düzenlemesini olumlu bulunmakta, ancak eksik düzenleme getirmesi; mühendislerin yerine getirebileceği görevin, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personele verilmesini öngören hükmü nedeniyle Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi ile 9. maddesinin 2. fıkrasında geçen şantiye şefi düzenlemesinin iptalini istemektedir.
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 12. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 09.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 28. maddesinin 5. fıkrasında şantiye şefinin mimar veya mühendis olacağına işaret edilmiş, anılan Kanun’un 44. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde de şantiye şefinin mimar ve mühendis olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.
Bu durumda, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlar başlığı altında ayrıca <Şantiye Şefi> tanımı yapılmamış olmakla birlikte 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 12. maddesiyle uygulama yolu açılan 3194 sayılı İmar Kanunu’nda ara düzenlemelerde şantiye şefinin açıkça mimar ve mühendis olacağı vurgulandığından, anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak dava konusu Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin 3. maddesinde şantiye şefi olabilecek meslek gruplarının genişletilmesi suretiyle teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personeli de kapsama alacak şekilde tanımlama yapılmasında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrası ile geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ibaresine gelince;
Yönetmeliğin hizmet bedelinin ödenmesi başlıklı 28. maddesinin 6. fıkrasında, <Yapı denetim kuruluşunca hak edişi tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, bu kuruluş ile birlikte, denetçi mimar ve denetçi mühendisleri, kontrol elemanı ve yardımcı kontrol elemanlarının sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından minha edilir. Ancak, bu işlem, yapı denetim kuruluşunun o yapı bölümüyle ilgili sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.> hükmü, Geçici 3. maddesinde, <Yapı denetim kuruluşlarının sorumluluğu altında bulunan ve bu Yönetmelik ile belirlenmiş muhtelif fiziki seviyelerde olan işlerde, söz konusu fiziki seviyelere ait hak edişlerin ödenmiş olması kaydıyla, Yapı Denetim Komisyonu’nca gerekli düzenlemeler Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde tamamlanmak suretiyle, hak edişi ödenmiş seviye nispetinde inşaat alanı yapı denetim kuruluşlarının sorumluluk alanından minha edilir.> hükmü yer almıştır.
Yönetmeliğin yapı denetim kuruluşunun yetki sınırını belirleyen 11. maddesinde, yapı denetim kuruluşunun denetleyebileceği toplam yapı inşaat alanının 360.000 m2’yi geçemeyeceği belirtilmiş, Yönetmeliğin 15. maddesinde de, teknik personelin denetim yetkisi düzenlenen hükümlerle açıklanmıştır.
Anılan hükümler bağlamında Yönetmeliğe göre yapı denetim kuruluşunun düzenlediği hak ediş raporu ilgili idareye sunulduktan sonra bu yapı bölümünde denetim açısından herhangi bir eksiklik veya kusur yok ise hizmet bedeli yapı denetim kuruluşuna ödenecek ve hak edişin tahsil edilen kısmı yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, yapı denetim kuruluşunun ve teknik personelin denetim sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından düşülecektir. Aksi bir hesaplama ve uygulama yapı denetim kuruluşunun 360.000 m2’lik işin tamamını bitirmeden, yeni bir iş alamayacağı anlamına gelir ki bu da ticari alan kapsamında, yapı denetim kuruluşunun varlığını sürdürmesine engel olur. Kaldı ki, hak ediş raporu sonucu denetleyebileceği inşaat alanı miktarından düşülen yapı kısmı ile ilgili olarak yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu devam etmektedir.
Bu durumda, Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrasında ve Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte devam eden inşaatlarla ilgili Geçici 3. maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yönetmeliğin 3. maddesinin (i) bendinde tanımlanan ve 9. maddesinin 2. fıkrasında sözü geçen <Şantiye Şefi> ibaresinin İPTALİNE, Yönetmeliğin 28. maddesinin 6. fıkrası ile geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında geçen düzenlemesine yönelik olarak davanın REDDİNE, davadaki haklılık durumuna göre aşağıda dökümü yapılan 153,00 TL. yargılama giderinin yarısı olan 76,50 TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, diğer yarısı olan 76,50 TL’nin davacı üzerine bırakılmasına, karar verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre belirlenen 2200 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, müdahilin yaptığı masrafların üzerinde bırakılmasına, posta avansından artan 22,50 TL’nin davacıya iadesine, bu kararın tebliğini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyizen başvurulabileceğinin taraflara duyurulmasına, 02.02.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.